Müzik Arsiv Merkezi

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

H a L i L i M

VATAN TV

SAADET PARTİSİ

SİNEMADA BUGÜN

KARSSPOR İÇİN ELELE

KARSSPOR İÇİN ELELE YARDIMLARINIZI BEKLİYORUZ

GÜNÜN HABERLERİ

En son konular

» Ceylan - Bir Daha Mı (2QQ8)
1500 yıllarında İNGİLTERE EmptyÇarş. Kas. 26, 2008 1:19 pm tarafından oktaban_1

» What Happens in Vegas [Burada Olan Burada Kalır] (2008) TürkceDubLaj DVDRip
1500 yıllarında İNGİLTERE EmptySalı Eyl. 30, 2008 2:00 pm tarafından oktaban_1

» Kesinlikle, Belki & Definitely, Maybe 2008 Türkce dublaj Dvdrip + Caps
1500 yıllarında İNGİLTERE EmptySalı Eyl. 30, 2008 1:54 pm tarafından oktaban_1

» Karadaki Yaratık & Yeti Snow Demon 2008 Türkce Dublaj DVDrip
1500 yıllarında İNGİLTERE EmptySalı Eyl. 30, 2008 1:47 pm tarafından oktaban_1

» Macera Adası - Nim's Island 2008 Dvdrip Türkce Dublaj + Caps
1500 yıllarında İNGİLTERE EmptySalı Eyl. 30, 2008 1:40 pm tarafından oktaban_1

» Leatherheads [İkili Oyun] (2008) TürkceDubLaj DVDRip
1500 yıllarında İNGİLTERE EmptySalı Eyl. 30, 2008 1:35 pm tarafından oktaban_1

» Savaş Sanatı 2 & Art Of War 2 (2008) Türkçe Dublaj
1500 yıllarında İNGİLTERE EmptySalı Eyl. 30, 2008 1:29 pm tarafından oktaban_1

» Altın Sesler--Unutulmayan Şarkılar (3 CD) (2008)
1500 yıllarında İNGİLTERE EmptyCuma Eyl. 05, 2008 2:01 am tarafından oktaban_1

» Asena - Haremde (2008)
1500 yıllarında İNGİLTERE EmptyCuma Eyl. 05, 2008 1:59 am tarafından oktaban_1


    1500 yıllarında İNGİLTERE

    avatar
    halilim_17


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 200
    Yaş : 32
    Nerden : BURSA
    Kayıt tarihi : 08/05/08

    1500 yıllarında İNGİLTERE Empty 1500 yıllarında İNGİLTERE

    Mesaj tarafından halilim_17 Paz Mayıs 25, 2008 10:51 am

    1500´lerde İngiltere

    Bir dahaki sefer ellerinizi yıkarken suyun sıcaklığı tam istediğiniz gibi değilse eskiden İngiltere’de bu işlerin nasıl yapıldığını düşünün.

    1500´lerde İngilterede işler şöyle yapılıyordu:

    İnsanların çoğu Haziranda evleniyordu Çünkü senelik banyolarını Mayıs ayında yapıyorlar, Haziranda hala çok kötü kokmuyorlardı. Ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu.

    Banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu. Evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti. Ondan sonra oğulları ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarak da bebekler aynı suda yıkanıyordu. Bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kaybetmek mümkündü. Ingilizcedeki banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın? (Don´t throw the baby out with the bath water) deyimi buradan gelmektedir.

    Evlerin çatıları üst üste yığılmış kamıştan yapılıyor, kamışların altında tahta bulunmuyordu. Burası hayvanların ısınabilecekleri tek yer olduğu için bütün kediler, köpekler ve diğer küçük hayvanlar (fareler, böcekler) çatıda yaşıyordu. Yağmur yağdığı zaman çatı kayganlaşıyor ve bazen hayvanlar kayarak çatıdan aşağı düşüyordu. İngilizcedeki kedi-köpek yağıyor (It´s raining cats and dogs) deyimi buradan gelmektedir.

    Yukarıdan evin içine düşen şeyleri engelleyecek hiçbir şey yoktu. Böceklerin ve buna benzer nesnelerin yatakların içine düşmesi büyük bir sıkıntı oluşturuyordu. Etrafında yüksek direkler ve üstünde örtü bulunan İngiliz usulü yataklar buradan gelmektedir.

    Zemin topraktı. Sadece zenginlerin zemini topraktan başka bir şeyden yapılmıştı. Toprak kadar fakir (dirt poor) tabiri buradan çıkmıştır. Zenginlerin ahşaptan yapılmış zeminleri vardı. Bunlar kışın ıslandığı zaman kayganlaşıyordu. Bunu önlemek için yere saman (thresh) seriyorlardı. Kış boyunca saman sermeye devam ediliyordu. Bir zaman geliyordu ki kapı açılınca saman dışarıya taşıyordu. Buna mani olmak üzere kapının altına bir tahta parçası konuyordu ki bunun adı "thresh hold" (saman tutan; Türkçesi "eşik") idi.

    Yemek pişirme işlemi her zaman ateşin üzerine asılı durumdaki büyük bir kazanın içinde yapılıyordu. Her gün ateş yakılıyor ve kazana bir şeyler ilave ediliyordu. Çoğu zaman sebze yeniyor, et pek bulunmuyordu. Akşam yahni yenirse artıklar kazanda bırakılıyor, gece boyunca soğuyan yemek ertesi gün tekrar ısıtılarak yenmeye devam ediliyordu. Bazen bu yahni çok uzun süre kazanda kalıyordu. Bezelye lapası sıcak, bezelye lapası soğuk, kazandaki bezelye lapası dokuz günlük (peas porridge hot, peas porridge cold, peas porridge in the pot nine days old) tekerlemesinin menşei budur. Bazen domuz eti buluyorlar o zaman çok seviniyorlardı. Eve ziyaretçi gelirse domuz etlerini asarak onlara gösteriş yapıyorlardı. Birisinin eve domuz eti getirmesi zenginlik işaretiydi. Bu etten küçük bir parça keserek misafirleriyle oturup paylaşıyorlardı. Buna yağ çiğnemek
    (chew the fat) adı veriliyordu.

    Parası olanlar kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabaklar alabiliyordu. Asidi yüksek olan yiyecekler kurşunu çözerek yemeğe karışmasına sebep oluyor, böylece gıda zehirlenmelerine ve ölüme yol açıyordu. Domatesler buna sık sık sebep olduğu için bunda sonraki yaklaşık 400 yıl boyunca domateslerin zehirli olduğu düşünülmüştü. Çoğu insanın kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabakları yoktu. Onun yerine tahta tabaklar kullanıyorlardı. Çoğu zaman bu tabaklar bayat ekmekten yapılıyordu. Ekmekler o kadar bayat ve sertti ki uzun zaman kullanılabiliyordu. Bunlar hiçbir zaman yıkanmadığı için içinde kurtlar ve küfler oluşuyordu. Kurtlu ve küflü tabaklardan yemek yiyen insanların ağızlarında "tabak ağzı" (trench mouth) denen hastalık ortaya çıkıyordu.

    Ekmek itibara göre bölüşülüyordu. İşçiler yanık olan alt kabuğu, aile orta kısmı, misafirler de üst kabuğu alırdı. Bira ve viski içmek için kurşun kadehler kullanılıyordu. Bu bileşim insanları bazen birkaç gün şuursuz vaziyette tutabiliyordu. Yoldan geçen insanlar bunların öldüğünü sanıp defnetmek için hazırlık yapıyordu. Bunlar birkaç gün süreyle mutfak masasının üstüne yatırılıyor¸ aile etrafına toplanıp yiyip-içerek uyanıp uyanmayacağına bakıyordu. Buna "uyanma" nöbeti deniyordu.

    Ingiltere eski ve küçük bir yerdi, insanlar ölülerini gömecek yer bulamamaya başlamıştı. Bunun için mezarları kazıp tabutları çıkarıyor, kemikleri bir "kemik evi"ne götürüyor ve mezarı yeniden kullanıyorlardı. Tabutlar açıldığında her 25 tabutun birinde iç tarafta kazıntı izleri olduğu görüldü. Böylece insanların diri diri gömüldüğü ortaya çıktı. Buna çözüm olarak cesetlerin bileklerine bir ip bağlayıp bu ipi tabuttan dışarıya taşıyarak bir çana bağladılar. Bir kişi bütün gece boyu mezarlıkta oturup zili dinlerdi. Buna mezarlık nöbeti "graveyard shift" denirdi.

    Bazıları zil sayesinde kurtulur ("saved by the bell") bazıları da "ölü zilci" (dead ringer) olurdu.


    Logged

    --------------------------------------------------------------------------------
    Kendini kandırma kızım!
    Ne sanıyosun sen hayatı pembe bi eLbise mi ?
    Bıkmadın mı etrafa
    Pembe gözLükLerLe bakmaktan
    Ya da poLyannacıLık oynamaktan?
    Geçmio işte acıLar
    Kaç kez anLatıcam sana
    Bu işLer internet bağLantına benzer
    Bi koparsa kaLırsın ortada
    Ne o küçük hanım niçin bu yaşLar?

    AğLama PaLyaço Makyajın Akar !

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 4:44 pm